Herkese merhaba,
Sizlere, uzun yıllardır zıpkınla dalış yapan birisi olarak, deneyimlerimi aktarmak istiyorum. Tahmin edeceğiniz üzere bu deneyimler, bu anılar bir oturuşta yazılabilecek ölçüde değil. Ayrıca, hafızamın derinliklerine yayılmış bir şekildeler. Bu sebeplerden ötürü, sizlere edebi bir kompozisyon sunabileceğimi pek sanmıyorum. Yine de internette anlatım ve yazım bozukluklarıyla dolu bilgi kirliliğinden daha iyi bir sunum yapabileceğimi ümit ediyorum.
Konulara girmeden önce, tanışma faslını halledelim isterim. Bunu da 2 ana dala ayıralım.
1.)BEN KİMİM ve NE CÜRETLE BÖYLE BİR KONU HAKKINDA YAZI YAZIYORUM.
Bendeniz Tuna Akdal, 34 yaşındayım, İzmir'de yaşıyorum. Kendimi bildim bileli şnorkel-maske-palet ve zıpkın ile haşır neşir oluyorum. Yani çok çok az insanda bu malzemelerin olduğu o 90'lı yıllardan beri. Fakat tam ve kaliteli ekipmanla, serbest dalış disipliniyle zıpkın avcılığına başlamam son 10 yıl. Bunları bana hobiden daha öte öğretebilecek eşim dostum abim vs. olmadığı için, her şeyi halen üyesi olduğum zıpkıncı.com sitesinden öğrendim. Neredeyse ilk kurulduğundan beri yazılanları üşenmeden okurum, hatta işe yarar kısımları defalarca. Şimdi ben de sizlerin defalarca okuyabileceği bir şeyler hazırlayabilmek niyetindeyim. Tabi bu yazıların hiç bir kısmında, derin dalışlar, ustalık gerektiren dalışlar vb. asla asla yer almayacak. Neredeyse 10 mt. dalışı geçen hiç bir anıdan söz edilmeyecek. Çünkü bu derinlikten daha fazlasına inebilen bir kişinin zaten seviyesi bellidir. Bu yazılarla, bu deneyimlerle alakası bile yoktur. Ayrıca cidden çok tehlikeli olan bu aktivite hakkında ahkam keserken çok dikkatli olmak gerekir.
2.)SİZ KİMSİNİZ ve NEDEN SİZE DENEYİMLERİMİ YAZIYORUM.
Burada yazdıklarımı okumasını ve faydalanmasını umduğum insanlar, hevesli orta yaşlılar, bir an önce balık vurmak için tutuşan ergenler, kendine güvenen emekli abiler ve gençler. Tekrar belirtmek isterim, burada yazılanlar derin dalıcıları, trofe avcılarını vb. asla kapsamayacak şekilde hazırlanmıştır. Ayrıca sizlere yazarken kullandığım üsluba darılıp kırılmayınız, asla amatörlüğünüzü aşağılamıyorum. Unutmayın ben de sizin gibiydim.
Şimdi işimiz sizlerle; heves edip zıpkın almış veya alacak olanlar, 5-6 defa dalmış ama hiç balık görememiş olanlar, ördek gibi palet çırpanlar, yazlık sitesi önünde öğlenleyin dalanlar, zıpkını karada kurup sonra suya girenler, ağırlığını ayarlayamayanlar, nerede dalacağını bir türlü bulamayanlar, ahh tekne olsa adalara gitsek diyenler.... vs.
Haydi toplanın başlıyoruz, tanışma faslı bitti...
EKİPMANLAR ve ÖNEMLERİ
*Arkadaşlar ekipman önemli bir konu. Piyasada her keseye göre bin çeşit malzeme var artık. Hatta lüzumundan fazla çeşit mevcut. Haliyle kafalar karışıyor, eh ortalıkta feci bir bilgi kirliliği de mevcut, eh çarşıda mağazada satıcılar malzeme de satmak istiyor. Ülkemizde son yıllarda canlanan bir sektör bu. Biz orta karar fiyatlı ürünlerden bahsedeceğiz. Çok pahalı malzemeye asla gerek yok bunu bilesiniz. Ama ben alırım diyene malzemede fiyat sınırı yok. Fakat şunu da bilin; avlanan balıkla zıpkının tipi arasında alaka yok.
HANGİ ZIPKIN?, HANGİ PALET?, HANGİ ELBİSE?
1-)Arkadaşlar, önemli olan zıpkın boyu ve lastiktir. Şiş çapı, şiş çentiğinin türü, açık kafa zıpkın, karbon gövde-ahşap gövde falan filan, bunlar hep ileri düzey muhabbetler. İstediğiniz markayı seçin ama şunlar önemli;
Zıpkın boyu en az 90 cm. olmalı. Bu öyle bir konu ki, tartışmaya kapalı. Vay ben kısa isterim, uzunu kuramam falan olmaz. Ben yıllardır 90 cm. kullanıyorum. 90'dan kısa zıpkınlar şişi yeterince uzağa stabil ve delici etkiyle süremez. 90'dan kısa zıpkınlar taş altı vs. gibi özel amaçlıdır, hiç bakmayınız. Pekala taş altı avlar 90-100 gibi zıpkınlarla da rahat rahat yapılıyor zaten. Gövde üzerinde şiş kanalı olmalı. Lastik, şişi bu kanal vasıtasıyla öyle stabil sürüyor ki anlatamam. Ayrıca ileride öğreneceğiniz en temel balık vurma metodu olan AGAŞON ancak uzun zıpkınlar ile mümkündür. Tabii 90 cm. dediğimiz zıpkının gövde boyudur, şişle birlikte olan boyu 120-130cm gibi olur. Gövde uzadıkça şiş de uzar. Bir de kapalı kafa-açık kafa davası var. Ben kapalı kullanıyorum, açık da kullandım. Fakat bizler trofe avcısı değiliz, bu yüzden sık sık atış yaparız. Kapalı kafada atış sonrası toparlanma çok daha rahat ve hızlı olur. O yüzden kapalı tercih ediyorum. Nişan almaya etkisi var tartışmasına hiç girmiyorum bile, çünkü öyle olsa ben zarganaları falan vuramazdım.
2-) Şiş çapı için kafanızı yormayın. Zıpkının üzerinde kendine ait gelen şiş en iyisidir. Boyu fabrikanın, gövdeye uygun gördüğü ölçüdedir. Çoğunlukla 6,5 mm. yüksek kaliteli çelikten mamüldür. İleri düzey avcılar değişik evsafta ve çapta şişler bulur alır kullanır. Şişlerin kelebeği şıkır şıkır çalışır vaziyette olmalıdır, şöyle baş aşağı döndürülünce bile yerçekimiyle şık diye açılmalıdır. Ayrıca amatörler için en uygunu çentikli şiştir. Çünkü palamut adı verilen parça bu çentiğe kusursuz ve kolayca oturur. Kendi kendine kurtulması imkansıza yakındır, güvenlidir.
3-) İp palamut,tel palamut, çelik mafsallı palamut vs. Buna da kafa yormayın, bu da ileri düzey bir konudur. En sağlam, işlevsel, güvenli, zahmetsiz palamut, çelik mafsallı palamuttur. Zaten neredeyse tüm zıpkınların üzerinde fabrikasyon bu gelir. Bazı kişiler su altında metal sesi çıkarıp balıkları kaçırdığını düşünüp, ip palamutlar hazırlıyorlar. Bunlar bir sabah suyu dalışta 20 atış yapan bizler için uygun değil. Ayrıca şahsi kanaatim, zıpkın sesinden falan balık kaçmıyor. Öyle olsa ben aynı merada, aynı sabah üst üste balıklar vurup duramam. Çünkü ben de mafsallı palamut kullanıyorum.
4-) Lastikler... Evet, en önemli, en sıkıntılı mevzu bu. Fabrika çıkışı zıpkınla gelen lastiklerle bu iş pek olmaz doğrusu. Bunun tazeliği zaten önemli, 2 yıldan fazla raflarda gezmiş olmaması lazım. Lastik alırken paraya acımayın, o para size levrek olarak dönecek emin olun. Tamamen kapalı ambalajlı lastik alın. Asla kangal tek parça lastik almayın. Dışı siyah kaplama olmayan lastik almayın. 40 çeşit lastik denedikten sonra 90'lık zıpkına en iyi performansı veren lastiği buldum. Şu şekilde; 18mm-22cm seac-sub lastikler. Tamamen kapalı ambalajında satılıyor. Orta karar bir fiyatı var ve 1,5-2 sezon kusursuz şiş sürüyor. Marka değişebilir fakat ölçülerdeki oynamanız, atışlarda ya şişi dalgalandırır sapıtır veya şiş balığın önüne düşer veya şiş balığa çarpar pul kaldırır yaralar kaçırır veya veya veya... Bin türlü saçmalık olur ama balık yoluna gider.
Ayrıca asla çift lastik olayına girmeyin, çift lastik trofe muhabbetleri için kullanılıyor. Çift lastik için ona göre sağlam gövdeli esnemeyen zıpkın ve ağır şiş gerekir.
5-) Paletleri yine orta fiyatlı bir model alsanız olur. Mümkün mertebe esnek ve uzun serbest dalış paleti kabilinden şeyler seçin. Karbon palet heves etmeyin, onlar çok usta işi. 3-5-8 mt.de karbon palet çok iddialı bir seçenek cidden. Bilindik markaların ortalama paletlerinden başka bir şey almayın sakın, çöpe bile atmazsınız. Sinirden vura vura kırarsınız yoksa. Öyle bir ayak ağrıtır ki anlatamam... Unutmayın bir sabah suyu dalışı 2-4 saat arası sürer.
Ayrıca neopren çorap kullanıp kullanmayacağınıza göre seçin ayak numarasını. Ben hiç çorap kullanmıyorum, o yüzden direk ayak numaramla bir paletlerim.
6-) Elbise yine orta fiyatlılardan seçin beğenin alın. Bu konuda fiyat-performansı tartışmasız Apnea markası sağlar. Rahattır, uzun ömürlüdür, uygun fiyatlıdır vs. Mevsime göre, bedene göre istenilen elbise alınıp giyilebilir. Zannedilenin aksine balık avında elbise faktörü yok denecek kadar azdır. Zaten en çok da bu konuda bilgi kirliliği mevcuttur. Şöyle kamuflaj, böyle mm. diye uzar gider muhabbetler. Arkadaşlar elbiseyi sadece üşümemek için giyiyoruz. Öyle olmasa ben nasıl çiçekli mayoyla balık vurabilirdim. Önemli olan daldığınız yerde o gün balık olmasıdır. İstediğiniz model dalış elbisesini gönül rahatlığıyla alın. İster siyah, ister mavi-yeşil kamuflaj, ister fermuarlı scuba elbisesi, ister shorty alın. İster mayo üstüne siyah t-shirt giyin, ister kot şort üstüne elbisenin üst parçayı giyin. Ağırlığı ona göre ayarladıktan sonra hiç bir sorun yok. Ben bunların hepsini yaptım, halihazırda yapmaktayım. O an ne eserse, öyle...
7-) Ağırlık kemeri kauçuk olmalı, zırt pırt göğsünüze falan kaymaması için. Tokası plastik olmalı, icabı halinde tek dokunuşta açılıp sizden ayrılması için. Ağırlıkları da deneye deneye bulursunuz zaten sıkıntı yok. 1-2 tane bir kiloluk, gerisini iki kiloluk alın. Ayarlama yaparken kolay olur. Bunları kemere dengeli dizin. Sırt ve ayak bileği ağırlığı gibi fantazilere girmeyin. Onlar da ileri düzey işler. İyi ayarlanmış tek kemer, vücudun dipte kalması için yeter artar.
8-) Bıçak da önemli. Keskin ve sivri uçlu olsun, sapı ele otursun da ne alırsanız alın. Ben bunu kemerin üstüne sabitledim, öyle kullanıyorum. Kola bacağa asılınca düşebiliyor ve hissedilmiyor. Düşürüp kaybedene çok rastladım.
9-) Maske ve şnorkel hakkındaki durum elbiseye benziyor. Yok işte içinde az hava boşluğu olacak da, yok küçük olmalı da, vay siyah yok yeşil falan filan... Maske alırken kural belli, temperli cam ve yumuşak slikon. Yüze oturdu mu gerisi hikaye. İster tek cam, ister çift. İster şeffaf, ister siyah. Yüze oturanı, burnu acıtmayanı bulun alın, bitmiştir. Şnorkel de klasik tiplerden bi tane alın gitsin, rengi mengi hiç önemli değil.
10-) Elbisesiz dalın ama eldivensiz dalmayın. İster iş güvenliği eldiveni, ister polar kışlık eldiven olsun mutlaka giyin bi şeyler. Lastik gererken çok çok lazım. Aksi halde kayan lastikten, palamuttan falan el parmak yaralanmaları olabiliyor. Fazla pahalı eldiven almanıza gerek yok, zaten sürekli kayaları tutmaktan dolayı hep parçalanıyorlar.
11-) Makara ve ip... İki karış suyun içindesiniz, maskeyi tükürüklüyorsunuz. Diz çöküp zıpkını kurdunuz, usulca yüzüstü suya uzandınız... Aman Allahım o da ne??? Hemen önünüzde 3-4 tane koskocaman levrek dolanıyor. Dur demeye kalmadan sizi fark ettiler hemen açığa doğru meylettiler, alel acele telaşla atış yaptınız veee birine denk geldi. Ama karın bölgesinden, en az üç kiloluk levrek can havliyle asılıyor asılıyor çırpınıyor. Hay Allah sizde makara yok ki azcık salıp kendi haline bırakın. Tam üstüne atlayıp yakalamaya çalışıyorsunuz falan derken pırt diye karnı yarılıp misinadan çıkıyor, o yaralı haliyle gözden kayboluyor. Tamam mı, anlatabildim mi... İsterseniz aceminin en acemisi olun, ne marka zıpkın alırsanız alın asla ve asla makarasız bir zıpkınla dalmayın. Sırf makara yok diye kaç balığı heba ettim bir bilseniz. Ve sırf makara var diye nasıl balıkları yırtmadan yorarak aldığımı bilseniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder